Profesörlükten Beyazperdeye Geçen Aktör Kim?



«Ben berbat bir rolle bu işe başladım. Hayatta ne yaparsam yapayım, ilk filmim olan (Ölüm Çıkmazı)'nın kahramanı Jimmy Udo adındaki kiralık katil tipinden daha iğrenç bir hüviyete bürünemem. Bütün şartlar aleyhimdeydi. Hem kabul etmiştim, hem de kendi kendime, 'Senin için bu işin başlaması ile bitmesi bir olacak,' diyordum.»

Rejisör Henry Hataway, cinayet işlemekten zevk duyan, bir katili canlandırmak üzere «Ölüm Çıkmazı»'nın hazırlıklarına giriştiği zaman, baş rol için hiç tanınmamış birini aramaya koyulmuştu. Artistinin her hali ile hem dehşet, hem de nefret uyandırması gerekiyordu. Yüzlerce aday arasından Richard Widmark hali, tavrı ve bilhassa sesi ile role uygun görüldü.





Bütün tahminlerin aksine film ve baş rol oyuncusu büyük sükse yapmıştı. Ve Richard Widmark, meçhuller aleminden bir anda kendini şöhretin zirvesinde buluverdi. 1914'de Minnesota'da dünyaya gelen aktör, ilk filmini çevirdiği zaman delikanlılık çağını çoktan geride bırakmış, otuzuna ulaşmıştı. Umulmadık başarı, o gün bugün onun aktörlük mesleğinden ayrılmamasını sağladı. Bugün Wilmark, Hollywood'un önde gelen isimlerindendir. Kuzeyli bir cengaver havasını veren perçemli sarı saçları, açık griye çalan gözleri, 1.84'Iük boyu ve 82 kiloluk gövdesi ile güçlü, güven veren bir kalıbın adamıdır. Hayatta olanlardan John Wayne, James Stewart, Charlton Heston, ölmüşlerden de Gary Cooper, Clark Gable ve Humphrey Bogard gibi «kralların» hamurundan yoğrulmuştur o...





İlk defa kamera karşısına çıktığı güne kadar ne yaptığını yine aktörün kendi ağzından dinleyelim:

- Kamera karşısına çıktığım ilk güne kadar hayatta daha çok kibar bir genç rolü oynadım. Önce Princetown sonra da Lake Forest'de okudum. Daima sınıfın en iyileri arasındaydım. Sınıf mümessilliği, sözcülük, bilgi yarışmalarında ve futbol maçlarında okul takımının kaptanlığı hep beni bulurdu. Yirmi beş yaşında Lake Forest'te diksiyon profesörüydüm. Ayrıca tiyatro sanatı hakkında ders veriyordum. 'Son Kurşun', Terkedilmiş Şehir', 'Sigaralı Kadın', 'Sokakta Panik' gibi filmlerimde beni görmüş olanlar, her halde okul çağından tanıdıkları bebek yüzlü öğrencilerinin veya arkadaşlarının ben olabileceğimi bir türlü akıllarına getirmemişlerdir.»





Aslında artistlik Richard Widmark'ın kanında olan bir meslekti. Yalnız hareketlerine değil, sesine de hükmetmesini biliyordu. Beyazperdede çeşitli tipleri nasıl başarı ile canlandırabiliyorsa, bir radyo mikrofonu önünde de aynı şekilde sesi ile çeşitli kimselerin kalıbına girebiliyordu. Nitekim bu özelliği, onun daha tecrübesiz bir aktörken Broadway' den teklif alıp en şöhretli günlerinde Ingrid Bergman'la «Jeanne D'Arc» filminin baş rolünde oynamasını sağlamıştı. Mesleğinde ilk adımlarını attığı günlerde Hataway, George Abbott, Elia Kazan gibi rejisörlerle çalışması, kısa zamanda onun yıldızının parlamasına yol açtı.





Richard Widmark hayatta en çok, sansasyona meraklı sinema dergilerindeki beyanatları okuduğu zaman eğlendiğini söylemektedir. Ona göre birçoklarının gayesi okuyucuyu hayrette bırakmaktır. Bunun için de kimi yapmadığı kahramanlıklardan bahseder, kimi bir ruh hastası olduğunu açıklar.

Richard Widmark, «Bense hayranlarım ve seyircilerim için problemsiz bir adamım» demektedir. «Beni nasıl görüyorlarsa öyleyim. Gençliğimde ne gangsterlerle işbirliği yaptım, ne poliste dosyam oldu, ne de çocukken bir ıslahhanede büyüdüm. Beni sinemada görüp sert bir erkek olduğumu zannedenler de yanılırlar. Kimseye el kaldırmam.»



Richard Widmark, Hollywood'un dedikodulardan en uzak duran aktörlerinin başında gelir. Yirmi altı yıllık eşi Joan Hazlewood ile daima iyi geçinmiş, ondan hiç boşanmaya kalkmamış, karı-kocanın adının herhangi bir dedikoduya karıştığını duyan olmamıştır. Ann - Heath adında 25 yaşında bir kız babası olan Richard Widmark, Massachussets'de «Rüyalarımın evi» dediği yuvasını kendi zevkine göre inşa ettirmiş ve yine kendi bildiği gibi döşemiştir. Planın birçok yerinde kendi eli ile değişiklik yapmış, yeni şekilleri kendi çizmiştir. Kütüphanesi, diskoteği ve eski araba koleksiyonu ile övünen aktörün en büyük merakı amatör sinemacılıktır. Dünyanın dört bir köşesine yaptığı çeşitli seyahatleri filme almıştır. 1960 yıllarında birçok meslektaşı gibi prodüktörlüğe özenen Widmark, karının ne olduğunu soranlara «Ben kar etmedim, sinema etti. Senta Berger gibi hem iyi bir artist, hem de gerçek bir seks bombası keşfettim. Az şey midir?» cevabını verir.



Geçenlerde bir gazeteciye, Hollywood aktörlerinin aksine boş vakitlerinde dini eserler okumaya meraklı olduğunu açıklayan aktör, artık hayali kahramanlar canlandırmaktan da usandığını ve sırf bu yüzden Charlton Heston'a gıpta ettiğini söylemiştir. Onun kanaatine göre, bir aktörün kamera karşısında gerçek olmayanı oynamasından daha can sıkıcı bir şey olamaz. Hele stüdyoda dekor önünde çevrilen sahneler, onun için tam bir azap olmaktadır. Bu yüzden «Şehirde Polisin Pençesi» isimli gerçekçi bir hikayeye dayanan sor filminde rol almak onu çok memnun etmiştir.



- «Hep sokaklarda çalıştık,» diyor Richard Widmark. «Bir şehirde (New York'ta) polisin kanun dışı şahıslara karşı nasıl hazırlandığını ve onları ne şekilde takip ettiğini yakından gördük, yaşadık ve yaşattık. Nitekim hikayenin yazarı Dougherty'nin de iki yıl New York'ta polis komiseri olarak çalışmış olması, filmin daha da gerçeğe yakın olmasını sağladı.»

Bu filmde, Henry Fonda gibi kendi ayarında dev bir aktörle başrolü paylaşan Richard Widmark, bugün 54 yaşında olduğu halde kamera karşısına çıktığı ilk günlerin gücü ile çalışıyor ve bu çağında, her zamankinden fazla teklif aldığını söylüyor.

ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1968 TARİHLİ 27. SAYISI



Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir