Tanju Gürsu Evlendi



Biraz soğuk, biraz güneşliydi hava... Beyoğlu Evlendirme Memurluğu'nun önü kalabalıktı. Hani mahkeme kapılarında, görülecek davalar saat sırasına göre yazılır ya? Evlendirme Memurluğu’nun salonuna giden kapının solunda da böyle bir liste var. Saat 14.00'te başlayan ilk nikahtan sonra tam sekizinci sırada şöyle yazıyor:

«Ayla Memişyazıcı - Tanya Gürsu: Artist»





Yanlış okumadınız. Nikah memurluğu (duvarda asılı nikah kağıtlarının çoğunda olduğu gibi) burada da yanlışlık yapıyor: Tanju'yu, Tanya diye yazıyordu! Nikah salonu, saat 15.30'a kadar oldukça tenhaydı. Fakat dakikalar ilerledikçe davetliler de çoğaldı. Bir an geldi ki, salona sığmadı, sokağa taştı. Sinemamızın şöhretleri saat 16'da birbiri arkasına sökün etmeye başladı. Önce Acar Film ekibi: Rejisör Nejat Saydam, kameraman Melih Sertesen, prodüksiyon amiri Melih Ustüngör, asistanı Sedat Demir ve biraz önce Yeşilçam'ın yenilerinden Murat Soydan... Nikaha (Murat Soydan hariç) Yeşilçam'dan hiçbir artist davet edilmemişti. Bu yüzden de artistlerden hiç çiçek gelmedi.





Tanju Gürsu ile beyaz gelinlikler içindeki müstakbel eşi Ayla Memişyazıcı, Prodüktör Murat Köseoğlu'nun fildişi «Tanus» arabasıyle nikah saatinden 10 dakika önce kapıda göründüler. Beyaz otomobilden önce damat, sonra da gelin indi. Gelinliğinin bembeyaz ve uzun etekleri merdivenlerden çıkarken yerlere sürünüyordu. Birisi, «Tutsanıza ucundan!» diye bağırdı. Ama bizde, Hıristiyan geleneklerinde olduğu gibi gelinin eteklerini tutan çocuklar olmadığı için divan edebiyatındaki güzeller gibi genç gelin salınarak, alkışlar arasında nikah memurluğuna girdi. Tanju Gürsu, gelinin eteğine basmamak için başını bir türlü yerden kaldıramıyordu.





Bekleme salonunda, Tanju, «Bir sigaranız yok mu yahu?» diye sordu. Bir foto muhabiri «Hisar» verdi, bir arkadaşı da yaktı. Sigaradan derin bir nefes çeken Tanju, «On dakika sonra sultanlık bitiyor!» diye belli belirsiz mırıldandı... Sigara içerken elleri titriyordu. Çok açık yeşil gözlü, sarı saçlı gelin, saçlarına beyaz yapma çiçekler yerleştirmişti. Bir gazeteci arkadaş geline, «gelinliğinin kime, kaça yaptırıldığını» sordu. Cevap alamadı. Ancak 10 dakika sonra Bayan Gürsu olacak Bayan Memişyazıcı, «Gördüğünüzü yazın. Başka bir şey söyleyemem!» demekle yetindi.

- «Tanju Gürsu ile evlenmek üzeresiniz. Ne hissediyorsunuz?» sorumuza ise, «Çok heyecanlıyım; bu yüzden konuşamıyorum!» cevabını verdi...





Gözlerinin dış kenarlarında, gülerken çizgiler beliren genç gelinin yaşını soran bir muhabire Tanju Gürsu: «23» dedi. Ama içeriye, nikah masasına alınan çiftin nikah defterinde Ayla Memişyazıcı'nın 7 haziran 1943'te Trabzon'un Camilkebir mahallesinde doğduğu görüldü. Nikah defterinin 515 numaralı sayfasında Tanju Gürsu'nun da Trabzon'un İskenderpaşa mahallesinde 30 ekim 1939'da doğduğu yazdığına göre Tanju «yakın mahalle arkadaşı» bir kızla evlenmiş demekti. İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi astronomi şubesi son sınıf öğrencisi olan Ayla Memişyazıcı ile Tanju Gürsu'nun babaları vefat etmiş olduğu için, anneleri de bilinmeyen bir sebepten ötürü nikahta yoktu. Ama Ayla'nın babasının Mehmet Ihsan, annesinin Mukadder, Tanju' nun babasının Hayati, annesinin Mediha olduğu mikrofonda, nikah memurunun sesiyle birlikte duyuldu. Nikah sırasında ise «Kızın babası zahire tüccarıymış, oğlanın babası da Toprak Mahsullerinden emekliymiş,» diyenleri duyduk.





İmzalar için sandalyelere oturdukları zaman nikah memurunun, ezberinizde olan, o malum sözleri tekrarlandı. Kalemi eline alan Ayla'ya üniversiteli kız arkadaşları hep birden:

- «Ayla, Tanju'nun ayağına bas!» diye bağırıyorlardı. Gelinin pembe yanakları büsbütün kızardı. Tanju, dönüp «gösteri» yapan kızlara sert sert baktı. Ayla imzayı tam 16,23 geçe attı. Tanju onun elinden kalemi aldı...



Şimdi burada biraz durup 25 şubat 1967 tarihli SES mecmuasına bir göz atalım. O zamanki Selda Alkor ile arkadaşlık yapan Tanju Gürsu, «Sinema artisti kadın alınır. Yerli filim jönleri, sinema oyuncusu kadınlarla sevişiyorlar. Ama iş evlenmeye gelince, bundan kaçınıyorlar. Sinema artisti kadınların gözü de, gönlü de tok olur ve onlarla rahat evlenilir. Sinemadan kadın alınmaz da neye yaşıyorlar öyleyse... Sevişmeye gelince iyi, almaya gelince mi kötü oluyorlar?» diyor ve, «Yaşamak başka, nikahla almak başka başka şeyler değil mi?» sorusuna: «Bana göre değil. Erkek namuslu olmalıdır. Bir kadın her şeyiyle bir erkeğe bağlanmışsa, o kadının geçmişindeki günahlar önemli değildir,» diye cevap veriyordu.



Evet, ne demiştik? Tanju Gürsu Ayla'nın elinden kalemi aldı. Tam imzayı basarken Ayla da Tanju'nun ayağına bastı ve kız arkadaşları, «Yaşşa!» diye bağırdılar. Nikahtan sonra, Tanju bize kaçamak bakışlarla baktı. Bu bakışlarda: «Ne yapayım? Kısmet bu, kısmet!» manası okunuyordu. Genç evliler önce evlerine oradan da saat 19 uçağıyla İzmir'e Büyük Efes oteline uçacaklardı.

ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1968 TARİHLİ 17. SAYISI



Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir