Ajda Pekkan’ın Güzellik Sırrı

Sabah sisleri, Türkbeyi sokağını sarmış… Uzanıp giden, dümdüz bir İstanbul sokağı… Ama garip isimli bir taze kadın bu sokakta, yepyeni bir apartmanın dördüncü kat dairesini satın alınca «Ajda» adını bütün kat sahipleri beğenip altın gibi sarı harflerle altı katlı binanın giriş kapısına yazdırdılar. Bu kapının ziline dokunduğumuz zaman, sabahın yedisiydi. Bize kapıyı Ajda açtı.

Üzerinde «sabahlık», «gecelik» veya «akşamlık» yoktu. Elbise, kostüm, manto, tayyör… de yoktu. Bir sutyen, bir korseli külot vardı. Bir de ince süveter…





- «Aman,» dedi. «Kusura bakmayın. Geçin beğendiğiniz yere oturun. Jimnastik dersim başlıyor da - İstanbul Radyosu'nda canım... Hani Ruhi Sarıalp var ya? Londra Olimpiyatlarında üç adımda üçüncü olmuş... Ben de tam üç gündür onun derslerine devam ediyorum.»

Radyoyu açtı, ponponlu terliklerini çıkarıp bir kenara fırlattı. Radyodan kalın bir erkek sesi yükseldi:

- «Sayın dinleyiciler, günaydın! Her zaman olduğu gibi önce ısınma hareketleriyle başlıyoruz... Geçenlerde anlattığımız gibi esas vaziyeti a! Sıçrayarak başla! Bir - iki - üç - dört... Bir - iki.......»





Biz radyoya bakarken Ajda'yı unutmuşuz; «rap- rap» diye beyaz ayı postu üzerinde ayak seslerini duyunca başımızı ona doğru çevirdik. Bir de ne görelim? Sabah uykusundan saat 15.00'te uyanan «uyku sever» Ajda zıpzıp zıplamıyor mu? Elini beline koyup ayakların» iki yana açıyor, sonra havaya zıplarken avuçlarını başının üzerinde birbirine çarpıyor. Arkadan başka bir hareket... Hepsi «dört» sayı içinde yapılıp bitiyor. Yere yüzükoyun uzanıp elleri üzerinde yaylanıyor, sırtüstü yatıp ayaklarını havada bisiklete binmiş gibi çeviriyor, daha bir sürü jimnastik hareketi yapıyor. «Dersi» bitene kadar, kaloriferli odada bir hayli ter döktü. Piyano sesinin temposuna uymuş, dans eder gibi «idman» yapıyordu.





Radyodaki kalın sesli jimnastik öğretmeni:

- «Bir-ki... üç - dört» derken Ajda'yı seyrediyoruz. Piyano sesiyle idman yapmak, hem vücudu güzel, hem de «hafif müzikçi» bir kadına ne kadar yakışıyor, diye düşünüyoruz. Jimnastik güzellik ve sağlık için yapılır. Ajda'da ikisi de var.

Hem zıplıyor, hem de konuşuyor:

- «Bu hareket bana çok iyi geldi. Otomobil aldıktan sonra yürümeyi unuttum. Hususi araba sahibi olmak bir artist için şart ama, vücudu hareketsiz bırakmak da zararlı. İyi ki radyoya böyle bir ders koydular. Yoksa bana kalsa bu hareketleri nasıl yaparım?» Ders bitince oturup hemen konuşmaya başladı:





- «Biz şarkıcıların jimnastik yapması şarttır. Zira, şarkı söylerken ciğerimizle birlikte midemiz de şişer. Ciğerler iner, ama mide şişkinliği inmez. Sonra bir de «diyafram» meselesi var. Karnı ortadan ikiye bölen zara diyafram denir ya? İşte şarkıcıların diyaframı da idman ister. Ben artık bu idmanlar sayesinde hem şişkin midemi indiriyorum, hem de diyaframımı ayarlıyorum. İyi şarkı söylemek için vücudunu kullanmasını bilmeli.. Lapa gibi vücutla şarkı söylemek değil, konuşmak bile imkansızdır. Ben artık işi sıkı tutuyorum. Bana



«havai», «deli dolu» derlerdi ya? Artık beni hiç bir gece kulübünde göremiyorlar. Neden? Çünkü artık her şeyi ciddiye alıyorum da ondan... Şerif Yüzbaşıoğlu'ndan ders alıyorum. Bir zamanlar konservatuvar imtihanını kazanmıştım da girmemiştim. O zaman beni imtihan etmiş, «aferin» demişti. Yıllar sonra o sözün kıymetini anladım. Müzik bilgimi genişletiyorum. Şarkıcılıkta ilerlemenin sonu yokmuş.. Bunu yeni anladım. Artık işte beni böyle, hayret ederek, görüyorsunuz... Eski Ajda öldü... Artık sabah 6'da, 7'de kalkan Ajda var. Gece, işten dönünce hemen yatıp uyuyorum. Gençlik, güzellik, meslek sevgisi, ilerlemek ancak böyle mümkün olur...»



Ajda anlatıyor, biz dinliyorduk. Anlattı, anlattı, sonra:

- «Nasıl beğendiniz mi?» dedi. Biz bir şey demedik. Önemli olan dinleyicilerin, seyircilerin Ajda'yı, daha doğrusu «Yeni Ajda»yı beğenmesidir, diye düşündük. Şimdi biz de size soruyoruz: «Yeni Ajda'nın, yeni fikir ve hareketlerini beğeniyor musunuz?»

ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1968 TARİHLİ 3. SAYISI



Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir