Cannes’da Fiyasko



«Her şey o kadar çabuk bitti ki, şu satırları yazarken bile tereddüt içindeyim. Gördüklerim birer kabuslu rüya mıydı, yoksa film festivali yerine bir cehennem festivaline mi gitmiştim? Uluslararası Cannes Film Festivalini izlemek için buraya gelmiş olan diğer yabancı gazetecilerin hepsi de benim gibi şaşkın ve tereddüt içinde. Bu yıl festival komitesinin çok iyi çalıştığını ve Cannes Film Festivalinin son derece parlak bir festival olacağını önceden haber almıştık. Bu yüzden de Cannes'a gelirken hepimiz mesleğe yeni başlamış birer amatör gazeteci gibi heyecanlıydık... Madem ki komite bu yıl Festivalin her yılından mükemmel olmasını istiyordu o halde bizler de bu yıl festivalde her yılkinden daha titiz çalışacak, gazetelerimize, dergilerimize, geçen yıllarda olduğundan daha fazla malzeme gönderecektik.





İşte bu düşüncelerle Cannes'a gelen yabancı gazetecilerin hepsi savaş heyecanı içinde olan birer askerden farksızdı. Sophia Loren, Gina Lollobrigida ve Brigitte Bardot gibi şöhretlerin festivale katılmasının çok uzak bir ihtimal olduğunu bilmekle beraber ümidimizi kesmiştik.

Festival başlamadan bir hafta önce oteller, pansiyonlar, moteller artist adayı olan hepsi birbirinden güzel kızlarla dolup taşmaya başlamıştı.. Cannes'da sokağa çıkınca ne tarafa bakacağımı şaşırıyordum. Diyebilirim ki, Cannes Festivali'nin tarihinde şehre bu kadar çok sayıda güzel kızın dolduğu görülmemiştir.





Festivallerin en renkli şahsiyeti müteveffa Ağa Han'ın eşi Begüm, festivale gelmemiş, sadece tertip komitesine bir mektup göndererek başarı dileğinde bulunmuştu. Ona karşılık Monako Prensesi Grace Kelly, her yılkinden daha tantanalı bir şekilde Cannes'a geldi. Amerikan sinemasının bu sabık yıldızı meslek hasretini her yıl Cannes'da eski dostlarıyla buluşarak dindirmeye çalışır. Bir hayli yaşlanmış görünen Prenses Grace'in bir film festivaline bu kadar kalabalık bir muhafız kadrosuyla gelmesini hepimiz yadırgadık. Fakat çok geçmeden de bu düşüncemiz değişti ve eski yıldız - prensese hak verdik.

Festivalin en yakışıklı erkeği Mısırlı aktör Ömer Şerif'ti. Saçlarını son modaya uygun bir şekilde taratmış. Biraz kilo almış. Eski ürkek, çekingen tavırlarını bırakıp kendinden, şöhretinden emin bir sinema artisti hüviyetine bürünüvermiş. Ömer Şerifin kıyafeti de göze çarpacak kadar şıktı. Aktör son filmindeki rol arkadaşı Anouk Aimee ve kocası Pierre Barouh ile pek enteresan bir üçgen meydana getirmişti.





Ömer Şerif ile Anouk Aimee'nin festivalden önce Roma sokaklarında genç aşıklar gibi dolaştıklarını bilenler bu sevdalı çifte, Anouk Aimee'nin kocasının da katılmasını haklı olarak garipsediler. Doğrusunu isterseniz, bu üçlü grup hiç de hoş bir manzara arzetmiyordu. Ama tabii kime ne...

Festivalde dikkati çeken kadınlardan biri de Monica Vitti idi. Festival jürisinde bulunan bu ünlü yıldız sade görünüşü, gazetecilere karşı takındığı alçak gönüllü tavırlarla herkesi kendine bağlayıverdi. Genç kadın daha sonra da nümayişçi gençlerle fotoğraflar çektirip onların meselelerini benimsediğini ifade ederek bu sefer Fransız gençliğini büyüledi.





Charlie Chaplin'in kızı Geraldine Chaplin, İspanyol sevgilisi Carlos Saura ve bir İspanyol aktör arkadaşıyla festivale gelmişti. Sabahın erken saatlerine kadar gece kulüplerinde eğlenen yıldız, gündüzleri de plajları dolaşıyordu. Doğrusu ben Geraldine'nin dinlenmeye ne zaman vakit bulduğuna pek akıl erdiremedim.

Cannes sokaklarında dolaşırken adım başında bir yıldız adayına rastlıyorduk tabii... Çıplak havuzlara atlayanlar, sokak ortasında soyunma gösterisi yapanlar, fotoğrafçılara ilham kaynağı oluyorlardı. Hele genç bir İngiliz yıldız adayının at üstünde çırılçıplak Cannes sokaklarını dolaşması, festivale gelenleri hayli eğlendirdi. Şu kocasının zulmüne karşı koymak amacıyla çırılçıplak at üstünde dolaşan efsane kahramanı kadın Lady Godiva'nın günün birinde Cannes sokaklarında dolaşacağını kim aklına getirebilir ki?





Festivalin açılış gecesi, çeşitli ülkelerin bayraklarıyla donatılmış Festival Sarayı'na gelirken, Paris'teki öğrencilerin nümayişlere başladıklarını haber aldık. Fakat Paris'teki olayların Cannes Festivali'ni pek fazla etkileyeceğini ummuyorduk. Bu düşüncemizde ne kadar yanıldığımızı ise çok geçmeden anladık.

Açılış gecesi, «Rüzgar Gibi Geçti» gösterildi. 1939 yılında çevrilmiş olan bu filmi Amerikalılar yeniden ele alıp 70 mm'lik bir film haline getirmişler. Gerçekten de muhteşem bir film olmuş. Festivale gelenlerin çoğu bir daha «Rüzgar Gibi Geçti» ayarında bir filmin çevrilmesine imkan olmadığını açıkça söylediler.





Bir tarafta filmler gösterilip yıldız adayları fotoğrafçıların peşlerinde dolaşırken, öbür tarafta da filmciler, hararetli bir pazarlığa girişmişlerdi. Sanki Cannes bir film panayırı havasına bürünüvermişti. En fazla alıcı bulan filmler ise Romen, ve Japon filmleriydi.

Festivalin ikinci gecesi hiç beklemediğimiz bir olayla karşılaştık. Gençler, Festival Sarayının alt katındaki salonlardan birinde toplantı yapmak istiyorlardı. Zaten artık Paris'teki nümayişler Cannes'a da sirayet etmiş, soyunan güzellerin yerini bir dava uğruna mücadeleye devam etmeye kararlı görünen gençler almıştı.





Komite üyelerinden bazıları gençlerin bu isteğini reddetmeyi düşünürken bazıları da gençlerle birlik olmuş, festival, Arap saçına dönmüştü. Nihayet başta Monica Vitti olmak üzere komite üyelerinden birkaçı görevlerinden istifa edince festival de iptal ediliverdi. Festivale gönderilen filmler gene oynatılacaktı, ama armağan dağıtılmayacaktı, balolar ziyafetler iptal edilecekti. Komitenin bu kararından sonra Cannes sokakları da İkinci Dünya Savaşı günlerini hatırlatan bir manzaraya büründü. Sokaklarda dolaşan yarı çıplak güzeller yerini eli sopalı gençlere, polislere terk etmişti. Festival sebebiyle donatılan ışıklandırılan binalarda bir ölüm sessizliği hüküm sürüyordu. Festivali takibe gelen artistler de sokaklarda dolaşmıyorlardı. Otellerine çekilmişlerdi. Böylece Cannes Film Festivali hiç de beklemediğimiz bir şekilde ve vakitsiz sona erdi. Nümayişler sırasında gördüklerimin gerçek olduğuna hala inanamıyorum. Müthiş bir kâbustan uyanmış gibiyim!»

ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1968 TARİHLİ 23. SAYISI



Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir