Antalya Festivali Başlıyor



Seçimler dolayısıyla ertelenen 8'inci Antalya Tiyatro - Müzik - Film Festivali, 5 haziran 1968 çarşamba günü saat 17’de Festival Kervanının geçitiyle başladı. Geçit törenini izleyen halkın kalabalığı ilk anda herkesi aldatmış ve festivali tertipleyenleri de ümitlendirmişti. Antalya Belediyesi kervanı düzenlerken bazı enteresan buluşlara da yer vermişti. Meselâ, tulumba sandığını koşturan tulumbacılar Antalya İtfaiyesinin hemen bir, iki adım önünden gidiyor ve halka eskiyle yeninin mukayesesi imkanını veriyordu. Festivale katılan Sivas ve Silifke folklor ekipleri de geçit sırasında gösteri yapıyorlardı. Davetli artistlerin halka takdimi için süslü, özel bir araba yaptırılmıştı.





Küçücük çocukların iterek hareket ettirdikleri bu arabaya çıkan Selda Alkor, Gülgün Ok ve Sevim Çağlayan halkın alkışlarına selam vererek mukabele ediyor, alkışlar çoğaldığı zaman da elleriyle etrafa öpücükler yağdırıyorlardı. Antalya halkı bütün bunlara ilgi gösterdi, kervanı cömertçe alkışladı, ama festivalin Antalya'ya getirdiği bütün hareket de bundan ibaret kaldı. Her yıl yapılması adet haline gelen «açılış konuşması» bu yıl nedense yapılmadı, her yıl festivalin ilk gecesi verilen kokteyl parti de verilmedi. Festival kervanının geçidinden sonra Antalya hemen normal yaşayışına döndü, ilk günler o kadar renksiz, o kadar hareketsiz geçti ki, festival için davet edilen ve Konyaaltı Plajında ağırlanan misafirler bile, «Yahu, acaba festival daha başlamadı mı?» diye birbirlerine sormaktan kendilerini alamadılar.





Festival başlamadan önce her yıl olduğu gibi yine bazı balonlar uçurulmuş ve birçok yabancı şöhretli artistin festival için Antalya'ya geleceği söylenmişti. Kervan kimin gelip kimin gelmediğini açıkladı. Yabancıları bırakın, muhakkak gelecekleri söylenen Fatma Girik, Figen Say gibi yerli sinema şöhretleri bile festivalin açılışına yetişememişlerdi.





Belediye tarafından bastırılıp meydanlarda dağıtılan «Festival Programı»'nın — ilk üç güne bakarsak — niye bastırıldığını da bir türlü anlayamadık. Çünkü program tamamen bir tarafa bırakılmıştı. İlk iki günün gecesini renklendiren sadece iki folklor ekibinin festival sahasında ve Konyaaltı Plajında yaptığı gösteriden ibaret kaldı. Bereket, Ankara Devlet Tiyatrosu 75 kişilik bir kafile halinde geldi ve tarihi Aspendos Tiyatrosunda «Deli İbrahim» i oynadı da festival biraz olsun hareketlendi.





Film yarışmaları da her şey gibi gecikmeyle başladı. Kimse açıkça söylemiyor, ama 6 haziranda başlayacakken ancak 10 haziranda başlayabilen yarışmanın gecikmesinin tek sebebi jüri üyelerinin bir türlü toparlanamaması. Tespit edilen üyelerden bir kısmı gelmeyince Festival Komitesi üyeleri hayli güç anlar yaşadılar. Nihayet geçen cumartesi günü Belediyede bir toplantı yapıldı ve büyük jüri, festivalin dördüncü günü açıklanabildi. Jüride Antalya'dan 3 kişi var. Selahattin Alakavuk (Belediye Reis Vekili - ziraatçı). Kaya Çakmakçı (Y.S.E. Bölge Müdürü) ve Eskin Tipi (Y.S.E. Şube Müdürü). Avrupa Film ve Televizyon işçileri Sendikaları Birliği Başkanı Julien Jenger, jürinin tek yabancı üyesi... 13 kişilik jürinin diğer üyeleri ise şunlar:





Faruk Kenç (Rejisör) Orhan Elmas (Rejisör), Dr. A. Alyanak (Rejisör), Muharrem Ergin (Edebiyat Fakültesi Profesörlerinden), Burhan Arpad (Fıkra yazan), Orhan Çağman (Kameraman), Refik Kemal Arduman (Aktör) ve Melih Altınışık (Prodüktör - kolej müdürü). İlk toplantıdan dışarıya bazı haberler sızdı. İlk münakaşa Antalya'ya gelmeyen 3 üyenin yerine (Orhon M. Anburnu, Mengü Yeğin, Vedat Ar) yeni üye seçilmesi teklifiyle çıkmış ve sonunda bu teklif kabul edilmemiş; ikinci tartışma oylama şekli konuşulurken çıkmış; sonunda tek oylama yapılması ve birinciye «Altın Portakal», İkinciye «Gümüş Portakal», üçüncüye de «Bronz Portakal» verilmesi kararlaştırılmış. Sonra jüri aralarında vazife taksimi yapmışlar ve başkanlığa Faruk Kenç'i seçmişler. Yarışma sırasında 3 de kısa metrajlı film gösterilecek. Geçen yıl «Ay Doğarken» le ödül alan Behlül Dal bu festivale de 2 kısa metrajlı filmle katılıyor. «Masal» ve «Altın Bıçaklar»...





«Jürinin Fahri Başkanı» unvanım taşıyan Julien Jenger'in Kızılhaç için hazırladığı «Delikanlılar ve Kızlar» da yarışma dışı olarak gösterilecek.

Antalya kazanında kaynatılan dedikoduların haddi hesabı yok. Bunlardan biri Pekkan kardeşlerle ilgili. Perşembe gecesi Alanya'dan Antalya'ya gelen Ajda’yla Semiramis, Antalya'da bir gece kaldıktan sonra İstanbul’a uçtular. Antalya'da kaldıkları gece foto muhabirlerinden bucak bucak kaçan ve ancak uçağa binerken havaalanında yakalanabilen Pekkan kardeşlerin büyüğü Ajda Pekkan'ın Avrupa’ya gittiğini duyan bazı meraklılar, «Yahu ne zamandan beri Alanya, Avrupa oldu?» diye birbirlerine soruyorlar.





Festivalin ilk günü Antalya'da iki sinema yıldızı vardı. Selda Alkor'la Gülgün Ok. İki gün sonra Zeynep Aksu da geldi. Neriman Güneri de Konyaaltında kalıyor ve kızı Selma Güneri’yle damadı Yusuf Sezgin'i bekliyor. Bu arada rejisörlük yanı artistliğinden ağır basan Yılmaz Duru'yu unuttuk. Duru, bol bol denize giriyor. Duru için misafirhanenin en heyecansız, en neşeli ve rahat adamı desek yalan olmayacak. Bu arada Antalya Belediyesinin nazik jestini de yazmadan geçmeyelim: Belediye, SES 1968 Sinema Artisti Yarışması birincisi Nil Kutval'ı «Şeref misafiri» olarak Antalya'ya davet etti.





Konyaaltı, Antalya'nın en hareketli yeri. Burada konuşulanların içinde İstanbul'daki «Ön Eleme Jürisi»'nin eleştirisi de epey yer tutuyor. Ön jüride görev alanlardan biri, (Leon Sason), «Ben önce 15 kişilik bir jüri zannetmiştim ve 'Herhalde ben olsam olsam on beşinci olurum' demiştim,» dedikten sonra ilave ediyor: «Gerçekten ön eleme jürisi her bakımdan yetersizdi.» Aynı jürinin üyelerinden Kami Suveren, «Kaliteye bir şey demiyeceğim, ama 5 kişilik bir jürinin adet bakımından az olduğunu ben de kabul ediyorum,» diyor. Ferhan Üçoklar da, «Yahu ben yetersizliğimizi daha ilk toplantıda söylemiştim,» şeklinde konuşuyor. Festival Komitesinden Dr. Arşavir Alyanak ise dert yanıyor, «Bu festival sabote ediliyor. Jüri için kimlere baş vurmadım ki? Festivale karşı çıkanlara, 'Gelin, elbirliğiyle düzeltelim,' dedim, ama kimseye dinletemedim. Halit Refiğ, Metin Erksan, Giovanni Scognamillo, Duygu Sağıroğlu bütün tekliflerime (hayır)'ı yapıştırdılar. 'Gelirim' diyenler de gelmediler. İçlerinde en naziği Baha Gelenbevi oldu,, 'Ankara'da işim var, beni mazur gör,' dedi...»



Herkes dört gözle film yarışmalarının başlamasını bekliyordu. Gerçekten gösterilerin başlamasıyla birlikte festivale biraz canlılık gelir gibi oldu.

Filmlerin gösterilmeye başlanacağı ilk gün iki aksilik birbirini takip etti. Bunlardan üki Burhan Arpad'ın «Büyük Jüri» den istifa edip, Antalya'yı terk etmesi, İkincisi de sansürden gelmediği için, «Zilli Nazife» filminin oynatılmamasıydı.

Bu satırların yazıldığı anda bir «aşk üçgeninden» de bahsedilmeye başlandı.



Her yıl sinema sanatının yarışma alanı olması beklenen ve maalesef bugüne kadar bir «hadiseler festivali» olarak gelişen Antalya Film Festivallerinin beşincisi diğer dördüne nazaran çok daha sönük, çok daha iddiasız geçiyor. Ortada Antalya Belediyesinin iyi niyetinden gayri hiç bir şey yok. Sadece iyiniyetle film festivalinin yapıldığı da görülmüş, işitilmiş şey olmadığından, bu festivalden de ümitlenmek boş ve lüzumsuz bir hareket olur. Bekleyelim bakalım, «gebe geceler» neler doğuracak?

ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1968 TARİHLİ 25. SAYISI



Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir