Esen Püsküllü Erkek İstiyor
İnanmak güzel şeydir… Kimi kendine, kimi gönül verdiğine, kimi annesine – babasına, kimi idealine inanır. Esen Püsküllü de doğacak çocuğunun erkek olacağına inanmış… Hatta ona daha şimdiden isim bile takmış… Evin içinde bir Ahmet’tir gidiyor! Ahmet aşağı, Ahmet yukarı… Geçenlerde annesi lafın gelişi sormuş:
– «Esen en çok kimi seviyorsun. Kocanı mı, beni mi, babam mı?» diye.
İlk çocuğunu bekleyen her genç kadın gibi Esen’in başında kavak yellerinin en serti esiyor zaten bugünlerde. Annesine şöyle bir bakmış: «Hiç birinizi» demiş, «Ben sadece Ahmet’imi seviyorum.»
Eee, serde annelik var ne de olsa... Başlamış zavallı kadıncağız ağlamaya!...
Böylece bir taraftan ağlar, diğer taraftan da derin derin düşünürmüş! «Bu Ahmet de kim acaba?» diye... Sonunda Esen'in annesi bir telefon konuşması sonunda Ahmet'in kim olduğunu anlamış. Esen’in rejisör eşi Yücel Uçanoğlu bir filmin çekimi için gittiği Eskişehir’den karısıyla telefonla konuşurken söz dönmüş, dolaşmış Ahmet’e gelmiş. Yücel, Ahmet’i sormuş, Esen anlatmış... Sonunda da annesi, kızının, kocasından, kendinden ve babasından çok sevdiği Ahmet’in 'kimliğini' öğrenmiş de böylelikle içi rahat edip huzura kavuşmuş!
Ses finalistlerinden Esen Püsküllü, doğacak çocuğundan o kadar sık, öyle inandırıcı bir şekilde bahsediyor ki, bebeğin, daha dünyaya gelmeden evin içinde bir yeri olmuş. Esen, her lafına Ahmet’ le başlıyor, Ahmet’le bitiriyor:
- «Ahmet gelince hiç boş vaktim kalmayacak» diyor. «İşim biter bitmez eve koşacağım... Ahmet’le oynamaya başlayacağız. Akşam babası gelecek. Bu defa oyuna onunla devam edeceğiz...»
Esen Püsküllü'yü tam vaktinde ziyaret etmişiz... Bizim nesil, hep el örgüsü şeylerle, ev imalatıyla büyüdü!... Ahmet, tam 1967'nin çocuğu olacak... Esen Püsküllü oğlu için sadece bir tek elbise örmüş. Yeni doğacak bir bebek için aklınıza gelen ne kadar lüzumlu eşya varsa hepsini hazır alıyor. Daha doğrusu almak için 6 aydır kıvranıyor. Bundan tam 6 ay önce anneannesi: «Kızım ben eski kadınım» demiş. «Zamane kızları hiç bir şey bilmiyorlar... Sakın ola ki 6 aydan önce bir şeyler almaya kalkmayasın. Sonra uğursuz gelir...» Ne yapsın Esen'cik. Başlamış gün saymaya... Bizim gittiğimiz gün ''mani zail'' olmuş... Yani 6 ay dolmuş, o da alışverişe çıkıyormuş. «Birlikte çıkalım» deyince «Hayır» demedi.
İstiklal caddesinde, Harbiye'de, Nişantaşı’nda, Şişli’de ne kadar çocuk eşyası satan mağaza varsa hepsine tek tek uğradık. Esen her mağazadan bir şeyler aldı Ahmet’ine... Renk renk, çeşit çeşit zıbınlar... Cins cins portbebeler, patikler, çoraplar, başlıklar. Sözün kısası bir bebeğin giyebileceği ne kadar eşya varsa satın aldı. Eve döndüğümüz zaman, Esen’in de yorgunluktan cam çıkmıştı. Ama halinden hiç de şikâyetçi değildi. Hatta memnundu. Çünkü bütün bunları Ahmet’i için yapmıştı.
Birden ister istemez yıllar öncesi hatırıma geldi. Ayhan Işık da doğacak çocuğunun erkek olacağına inanıyordu. Hatta ''Erkek adamın erkek çocuğu olur'' diye beyanatlar vermişti. Ama istediği olmadı. Sonunda Allah şipşirin bir kız evlat verdi Ayhan’a. İster misiniz, Esen ''Ahmet aşağı, Ahmet yukarı'', ''Erkek kızın çocuğu, erkek olur'' derken Allah ona da nur topu gibi bir kız evlat nasip etsin.
«Böyle bir şey olursa ne yaparsın,» dediğim zaman, Esen' in yüzü şöyle bir bulutlandı. Ama uzun sürmedi. «Varsın olsun,» dedi. «O zaman ben de kızıma ''Ahmet'' isimli bir eş ararım. Damat da yarı evlat sayılır, değil mi ya?»
ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1967 TARİHLİ 48. SAYISI