Fatma Karanfil Kamera Karşısında



Erenköy'de bir köşkte Acar film ekibi, Muazzez Tahsin'in «Sarmaşık Gülleri» adlı romanını filme alıyordu. Ekip sabahın erken saatlerinde toparlanıp yola çıkmış, karşıya (Kadıköy tarafına) geçip köşke gelmişti. Işıklar yapıldıktan sonra Hülya Koçyiğit, Kartal Tibet, Suzan Avcı ve 1968 SES Sinema Artisti Yarışması üçüncüsü Fatma Karanfil, filmin ilk planının provasını yaptılar. Rejisör Nejat Saydam «Tamam, çekiyoruz» deyince bahçeye hemen bir haber gönderildi.





Sabahleyin ekiple birlikte getirilmiş olan 'beyaz horoz' alayı vala ile kesildi! Kurban kanı, dört kişi tarafından sırayla kameraya, klakete, kablolara, senaryoya sürüldü ve ilk planın çekilmesi için kamera çalıştırıldı. Plan çekildikten sonra yıllardan beri birlikte çalışan rejisör Nejat Saydam'la, kameraman Melih Üstüngör «Hayırlı olsun» diyerek birbirlerine sarıldılar, öpüştüler. Artık herkes mizanseni, filmi bir kenara itmiş, birbirine «hayırlı olsun» demeye başlamıştı.



İlk filmine başlayan «1968 Sinema Artisti Yarışması» üçüncüsü Fatma Karanfil bir kenarda, büyümüş gözleriyle bu manzarayı seyrediyordu. O sırada yanma, aynı filmde oynayan 1968 SES finalistlerinden Piraye Uzun yaklaştı. Piraye, bundan önce iki film çevirdiği için, arkadaşına nazaran daha tecrübeli sayılırdı. Ona her filmin ilk planı çekildikten sonra herkesin birbirine «Hayırlı olsun!» temennisinde bulunmasının sinemada bir âdet olduğunu söyledi. Piraye Uzun bu bilgiyi verirken Kartal Tibet yanlarına gelmiş ve kız kardeşi rolünde oynayan Fatma Karanfil'e, «Hayırlı olsun, kardeşim,» demişti. Kartal, Piraye Uzun'a da aynı cümleyi tekrarlarken bu defa yanlarına Hülya Koçyiğit geldi. Önce Fatma'nın elini sıktı, sonra da sarıldı ve «Hayırlı olsun kardeşim,» dedi. «Bunu, hem filmimiz, hem de yeni mesleğin için söylüyorum!»





«Sarmaşık Gülleri», üvey annesi ve onun yetişkin kızı tarafından hor görülen genç, güzel bir kızla, ona aşık olan bir yazarın mutlu sona varan dramlarını anlatan bir eser. Senaryoda eserin aslına sadık kalınmış. Fatma Karanfil, bir ara içinden çıkılmaz hale gelen olayları yatıştırıp iki sevgiliyi birbirine kavuşturan kardeş rolünde. Piraye Uzun ise aynı yazara aşık olan ve ilk anlarda onunla flört eden (üvey kız)'ı oynuyor. Yani, aynı yarışmayla beyazperdeye geçen iki yeni artist, ilk filmlerinde yan yana değil de, karşı karşıya oynuyorlar. Ama onlar aynı sette buluşmaktan son derece memnunlar. Henüz 16 yaşında olan Fatma Karanfil makyaj yapmasını pek iyi bilmiyor.



Makyaj tazelemesi gerekince, Piraye hemen onun yardımına koşuyor. Yardımına koşuyor ne kelime, onu önüne oturtup makyajını bizzat yapıyor. Bu arada makyaj hakkında bilgiler veriyor. Makyaj bitince de Fatma, Piraye'ye modern dansları öğretiyor. İki gün sonra (parti) sahnesi çekilecekmiş, Piraye'nin de o sahnede modern dansları yapması lazımmış. «Hiç korkmuyorum. Çünkü Fatma iyi bir öğretmen,» diyor. Tabii Hülya Koçyiğit de aynı yarışmayla beyazperdeye gelen iki 'kardeşiyle" yakından ilgileniyor, onlara tavsiyelerde bulunuyor. Bir köşede oturan Kartal Tibet de sinemaya adımını yeni atan Fatma'yla Piraye'ye yardım etmek fırsatını kaçırmıyor, kamera karşısında nasıl davranmaları gerektiği hakkında bazı 'ön bilgiler' veriyor.



Önceleri Fatma Karanfil'e film çevirmek çok zor gelmişti... «Bu işin bu kadar zor olacağını bilsem, yarışmaya girmezdim,» diyordu. Ama Hülya ile Kartal'ın ilgisi çok geçmeden film setine ısınmasını sağladı.

Bu arada köşkün bakıcısından, çok enteresan bir şey öğrendik. Yerli sinemanın sempatik yıldızı Filiz Akın ilk filmi olan «Akasyalar Açarken» i bu köşkte çevirmiş. Her halde bir-iki yıl sonra ilk filmini çeviren 'yeni' bir artist için 'Fatma Karanfil de ilk filmini burada çevirmişti' diyeceğiz.

ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1968 TARİHLİ 21. SAYISI



Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir