Öztürk Serengil’in Son Şansı

Gece kulübünün loş salonunda İstanbul’un şık hanımları, beyleri tıkış tıkış, müzik dinliyorlar; içki içiyorlar, dans ediyorlardı. Herkes kendi alemine dalmış, kendi hayatını yaşıyordu. Birden müzik durdu ve takdimci konuşmaya başladı:

– «Şimdi karşınızda Öztürk Serengil !…»

Müzikle birlikte Öztürk Serengil garip bir kıyafet içinde sahneye çıktı; kalın sesiyle şarkılar söylemeye başladı:





Birden gözlerimizin önüne üç yıl önceki Öztürk geldi. Şöhretin zirvesinde olan Öztürk... Cebinden çıkardığı 50 liralıkla sigara yakan Öztürk!... «Ben sanatkarım Vali de kimmiş?» deyip Valiyi oturduğu yerde ayak ayak üstünde kabul eden Öztürk !... Banka cüzdanını gösterip «Beni kimse yıkamaz...» diyen Öztürk...

İşte o günlerin Öztürk'ü şimdi karşımızda şarkı söylüyor, hayatını kazanmaya çalışıyordu. Artistlikten, Showman'likten sonra şarkıcılık Öztürk'ün tutunacak son dalı olmuştu.





Biz bunları düşünürken yanımıza eşi Nevin Serengil ile birlikte Öztürk geldi. İpek kadife mavi pantolonu, «Mozart» yaka ipek siyah ceketi, beyaz Panama şapkası ve hepsinden de hoşu, kendisini 17'nci asrın şövalyelerine benzeten peruğu içinde yepyeni bir tip çizmişti kendine. Bütün ümidini yeni elbiselerine bağlamıştı.'

- «Hippy (Çiçek Çocukları) modası elbiselerimi nasıl buldunuz?» diye sordu.

- «Güzel... fevkalade...» dedik. Gürültülü kahkahalarından birini attı.





- «Londra'nın en büyük mağazası Jones'tan aldım. Halk artık yalnız sese değil, son moda renkli, cicili - bicili elbiselere rağbet ediyor. Yeşşe... En güzel sesli Zeki Müren bile sahneye beş dakikada bir kıyafet değiştirerek çıkıyor. Yeşşe...»

Peş peşe iki viski içti:

- «Sinemaya olan sempatimi tamamen kaybettim» diye yeniden söze başladı. «Son filmim 'Çifte Tabancalı Damat' felaket derecede kötü olunca bütün ümidim söndü.

«Eskiden 40 bin lira alırdım. Şimdi ancak 5 bin lira veriyorlar. Çekim 20 gün sürüyor faizler falan çıktıktan sonra günde 175 liraya çalışmış oluyorsun. Borçlarımı bu parayla ben nasıl öderim? Tövbe estağfurullah...»



Bir viski daha içti.

- «Hatalarımı kabul ediyorum. Bütün suç bende. Etrafıma fazla inanmanın cezasını çekiyorum. Şarkıcılık son ümidim, son kozum olduğu için artık çok dikkat edeceğim. Bundan sonra adımımı bile hesaplayarak atacağım.»

Kulüp 12'den ayrılırken peşimizden uzun bir «yeşşee...» çekti:

- «Yarın akşam gene beklerim. Güzel şarkılarım, taze esprilerim var !...»

ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1967 TARİHLİ 48. SAYISI



Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir