Sezer Güvenirgil ve Tunç Oral Nişanlandı



Osman Seden sinemamızda hem iyi tekniker. Hem de geniş kadrolu filmlerin yapıcısı olarak tanınır. Seden, geçen yılın aralık ayında kalabalık kadrolu filmlerinden birine daha başlamıştı. «Yarın Çok Geç Olacak» adlı filmin kadrosunda tam 8 SES yıldızı vardı. Sezer Güvenirgil'le Tunç Oral birbirlerini ismen tanıyorlardı, ama daha önce hiç karşılaşmamışlardı. İlk orada, film setinde karşılaştılar, tanıştılar. Çalışmalar ilerledikçe de birbirlerinden hoşlandıklarını anladılar!. Kısa bir süre sonra Sezer Güvenirgil'le, «1968 SES Sinema Artisti Yarışması»'nı kazananların taç giyeceği balonun tertip komitesinde görev aldık. O günlerde Sezer - Tunç aşkına dair ilk haberler de duyulmaya başlamıştı.





Bir gün komite toplantısından çıkarken Sezer'e bundan bahsetmiştik ve «Yalan, öyle bir şey olsa söylemez miyim?» cevabını almıştım. Balo gecesi Sezer annesiyle, Tunç da bir arkadaşıyla gelmişti. O hay-huy içinde bir ara Sezer'le Tunç'u aynı masada oturur gibi gördüm. Tam o tarafa doğru giderken bir de baktım ki, Sezer masadan kalkmış, annesinin yanına doğru gidiyor. Hani adam karısından şüpheleniyormuş, bir detektif tutmuş, takip, tahkikat, falan filan derken sonunda detektif gelip «Yakışıklı bir adamla buluşup bir otele girdiler, tek yataklı bir oda ayırttılar. Odaya çıktılar. Soyundular. Ondan sonra da elektriği söndürdüler,» deyince adam dövünmeye başlamış ya: «Yahu o kadarını ben de biliyorum. Sen ondan sonra ne oluyor, onu görebildin mi?»





Bu konuda benim de «şüpheciliğim» bu fıkrada anlatılan adamınkine benziyordu, ama kendi kendime: «İkisi de genç, ikisi de bekar. Sevişseler niye saklasınlar.?» demekten de kendimi alamıyordum.

Bir ay kadar önce bu defa Tunç'la, Anabala Pasajında yeni açtığı dükkanında konuşmuştuk. Yalanlama devam ediyordu. O, «Vallahi öyle bir şey yok,» diyedursun, benim gözüm onun parmağındaki yüzüğe takılmıştı. Yıllar önce Kadıköy'den tanıdığım Tunç parmağındaki tek kaşlı altın yüzüğü çıkarmış, yerine taşsız bir altın yüzük takmıştı. O yüzüğün bir eşi de Sezer Güvenirgil' de vardı. İş biraz daha çatallaşmıştı. İkisi de parmaklarında aynı yüzükle, «Hayır, biz sadece arkadaşız,» diyorlardı! Neyse, bu yalanlama geçen cumartesi günü sona erdi. İki genç kendi aralarında aylar önce gerçekleştirdikleri nişanın bu sefer de formalitesini tamamladılar.





Sezer Güvenirgil'le Tunç Oral'ın Tarabya'daki Deniz Atı'nda yapılan nişan törenleri için «derli toplu bir tören» demek, galiba en doğrusu olacak. Bir kaç film prodüktörü, Nubar Terziyan ve rejisör Mehmet Dinler'den gayrı hiç bir filmcinin bulunmadığı toplantının davetlileri, iki gencin arkadaşlarıyla, yakınlarından ibaretti. Sezer, nişanda giydiği elbisenin modelini kendi çizmiş ve bir butiğe diktirmişti. Nişanda onun 7 000 liraya mal olan tuvaleti kadar, töreni takdim eden Nedret Selçuker'in konuşması ve esprileri de dikkati çekti.





Sezer'in babası yüzükleri taktıktan sonra, iki genç bütün masaları teker teker dolaşıp davetlilere teşekkür ettiler.

Sahnenin iki tarafı gönderilen çiçeklerden adeta bir 'çiçek bahçesine' dönmüştü. Bu arada davetli artistlerin hiç birinin gelmeyişi hemen her masada oturanlar tarafından tenkit edildi. İçlerinden bir Süleyman Turan (Süleyman'la Tunç, sinemaya girmeden önce de arkadaştılar) film setini yarıda bırakıp geldi, kapıda iki arkadaşını da öperek tebrik ettikten sonra yarım bıraktığı işine koştu.



Hem Sezer, hem de Tunç Oral, bu mutlu günlerinde, meslektaşlarının aralarında bulunmayışına çok üzülmüşlerdi. Nişanın başladığı andan bitişine kadar, hep kapıyı gözlediler. Belki gelen bir meslektaş olur diye... Ama Süleyman Turan'dan başka kimse gelmedi. İki sinema yıldızının nişanında Yeşilçam'ı bir, iki prodüktör, rejisör ve Nubar Terziyan'la Süleyman Turan temsil etmişti...

Törenin sonuna kadar herkes, yılbaşına kadar evlenme kararında olan genç nişanlılara mutluluk diliyordu. Sıra bana gelmişti. Üçümüz bir an bakıştık.

ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1968 TARİHLİ 27. SAYISI



Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir