Sophia Loren Evine Uğramıyor

Pazar sabahı… İki katlı muhteşem villada derin bir sessizlik hüküm sürüyor. Hizmetçiler, binanın arka tarafında, kendilerine ayrılmış olan daireye çekilmişler. Evin beyinin gürültüden hoşlanmadığını bildikleri için odalarında sessiz sakin oturuyorlar… Binanın ön tarafında, birinci kattaki çalışma odasında, muazzam bir çalışma masasının üzerindeki fildişi telefondan arada bir hafif bir zil sesi duyuluyor. Şişman, yüzüklü bir el ahizeyi kavrıyor, fısıltıyı andıran bir sesle konuştuktan sonra tekrar yerine koyuyor… Masanın üzerindeki antika vazoya bahçeden yeni koparılmış kırmızı bir gül konmuş… Masanın başındaki şişman gözlüklü adam, birkaç dakika dalgın dalgın vazodaki gülü seyrediyor. Sonra gene başını önüne eğip bir şeyler yazmaya koyuluyor. Bir ara zile basıyor. İçeri giren siyah elbiseli, beyaz önlüklü hizmetçiye kahve getirmesini söylüyor. Beş dakika geçmeden, hizmetçi gümüş bir tepsi içinde kahveyi getiriyor. Hizmetçi gittikten sonra oda gene derin bir sessizliğe bürünüyor. Ve adamın bu hali akşama kadar böyle devam ediyor. Hem de günler boyunca…





Carlo Ponti ile Sophia Loren'in üç milyon dolara satın aldıkları bu muhteşem villanın mutlu bir aşk yuvası olacağı sanılmıştı... Sophia Loren, evin eşyasını iğneden ipliğe kadar değiştirmiş, her şeyin kendi zevkine göre olmasını istemişti. Tabii bu arada genç kadın, kocasından da eve bir şeyler katmayı ihmal etmemişti. Kısacası burası Sophia ile Carlo Ponti'nin yıllar yılı hayalini kurdukları mutlu yuvaydı. Fakat yuvanın sahiplerine ne olmuştu? Carlo Ponti, pazar günü bile evde yapayalnız otururken kendini hiç de buranın sahibi gibi görmüyor bir dostunun evine bir, iki günlüğüne sığınmış bir iş adamı gibi bir kenara çekilip oturuyordu... Sophia ise hiç görünürlerde yoktu. Kim bilir belki de İsviçre'deydi... Yeni bir film anlaşması yapmak üzere Amerika'ya bile gitmiş olabilirdi. Evin hanımının nerde olduğunu evin beyi bile kesinlikle bilemiyordu. Ancak gece Sophia bulunduğu ülkeden telefon edip de Carlo'sunu ararsa ünlü yıldızın nerede olduğu meydana çıkıyordu.





Sophia Loren, çok sevdiği söylediği Carlo'sunu çoğu zaman telefonla bile aramaya fırsat bulamıyordu. Ama genç kadına kızmak, ona sitem etmek, Carlo'nun aklından bile geçmiyordu. Sinema dünyasının en ünlü artistlerinden biri olan Sophia'nın herkesten, her şeyden hatta kendisinden bile önce işini düşünmek elbette ki en tabii hakkıydı ! Ama, diğer tarafta Carlo Ponti'nin de işleri vardı... O da karısından önce işlerini düşünmek zorundaydı... Sophia Loren sinemanın biricik yıldızıysa, Carlo Ponti de dünya sinemasının en kurt prodüktörlerinden biriydi... Demirperde ülkelerinden Amerika'ya kadar dünyanın dört köşesinde filmcilerle işbirliği yapıyor, yeni anlaşmalar imzalıyordu... Kısacası onun da işi başından aşkındı...





Birçokları Sophia Loren'in Carlo Ponti ile evlendikten sonra sadece kocasının hesabına film çevireceğini zannetmişlerdi. Böyle düşünenler: «Sophia, kocasının dizi dibinden ayrılmayacak,» diyorlardı. Sophia Loren'in bir hafta sonunu sevdiği erkekten kilometrelerce uzakta geçirmesi, hem de dostlarıyla gülerek eğlenerek geçirmesi bu yüzden inanılacak şey değildi... Carlo Ponti'nin de yalnızlığı büyük bir tevekkülle kabullenmesi tuhaftı... Acaba karı-kocanın arasına kara kedi mi girmişti? Birkaç gün sonra sevgililer, aralarındaki ihtilafı halledip muhteşem yuvalarında baş başa ikinci halayına başlayabilecekler miydi?





Carlo Ponti, gazetecilerin bu konudaki sorularını cevaplandırırken, «Benim bir yerde uzun zaman oturmama imkan yoktur ki,» dedi. «Bazen yedi günü de yedi ayrı şehirde geçiririm. Sophia'yla beraber satın aldığımız evler ikimizin de hayatında bir çerezden ibarettir. Karım film çalışmaları için dünyayı dolaşır, ben film angajmanları için dünyayı dolaşırım... Bu durumda bizim hakiki evimizin otellerin lüks dairelerinin olmasından daha tabii ne var? Şöhret uğruna bu fedakarlığa katlanman zorundayız...»



Bu durumda Sophia ile Carlo Ponti'nin aynı şehirde karşılaşması mucize nevinden bir şey oluyor tabii... Carlo Ponti, ünlü artistlerle evli diğer prodüktörlerin aksine karısının onunla çalışması için hiç bir tazyikte bulunmuyor, hatta onu başka filmcilerle çalışmaya bile teşvik ediyor. Elli yaşını çoktan aşmış olan Carlo Ponti'nin bu tutumunu yadırgayanlar da çıkabilir. Ama, sinema dünyasının bu ünlü şahsiyeti, Sophia'yı serbest bırakmakla en doğru işi yaptığına inanıyor. ..





Carlo Ponti'nin Sophia'yla resmen evlendikten sonra iş hayatını onunkinden ayırmasının önemli sebepleri olsa gerek... Bir kere Carlo Ponti, «Genç ve güzel bir kadın artistin kocası» hüviyetini taşıyarak, onun şöhretinden faydalanıp kazanç sağlamayı düşünemeyecek kadar duygulu bir iş adamıdır. Sophia Loren'i hiç tanınmamış kabiliyetli bir genç kızken elinden tutup şöhrete ulaştırmıştı. Ama, bu şöhretli artist onun soyadını taşımaya başlayınca durum birden değişiverdi. Sophia Loren'in çevireceği filmlerin büyük kazanç sağlayacağını bile bile, karısını sadece kendisinin prodüktörlüğünü yaptığı filmlerde oynatmakla Carlo Ponti, Sophia'nın şöhretinin gölgesine sığınmış sayılmayacak mıydı? Sonra genç kadının kendi başına şöhretini devam ettirebileceğini, hatta daha da artırabileceğini bilmesi gerekirdi, işlerini tamamen ayırdıktan sonra mutlu bir evlilik hayatı sürebileceklerine inanıyordu. Yalnız, Carlo Ponti, hesabının burasında yanılmıştı. Sophia Loren gibi bütün dünyanın taptığı bir artistin, kocasıyla beraber çalışmaması demek, onun yüzünü ayda, yılda bir kere, o da kısa bir süre için görebilmesi demekti... Sophia şöhretliydi. Şöhretli yıldızın film anlaşmaları, istese de, istemese de genç kadını evinden, kocasından uzaklaşmaya zorluyordu... Sophia film çevirmeyip evine dönse bu defa da Carlo'nun işleri ünlü filmcinin evinde karısıyla uzun zaman beraber oturmasına imkan bırakmıyordu...



Yıllar yılı aşkları dillere destan olan bu ünlü çift, nikah masasında birbirlerinden ayrılmamaya yemin ettikten sonra yavaş yavaş ayrı yönlere doğru ilerlemişler ve birkaç ay içinde yolları iyice ayrılmıştı. Durumun değişmesi için mucize gerekti.

Bu mucizenin olmasına ise şimdilik hiç kimse ihtimal veremiyor. Eğer Sophia Loren, yıllardır hasretini çektiği yavruya kavuşabilseydi, belki mesleğini ikinci plana atabilirdi ama şimdilik Sophia için bu da imkansız olduğuna göre, yaşayışını değiştirmesi beklenemez.



Dünyanın bir ucunda Sophia Loren, «Hayatımın tek erkeği Carlo'dur... Ben onsuz yaşayamam,» diyor, öbür ucunda ise Carlo Ponti'nin kısık sesi yükseliyor. «Sophia benim her şeyimdir... Karım ilham kaynağımdır... Mutluluğu onun sayesinde tattım.» Böyle söyleyen bu ünlü karı - kocanın yan yana fotoğraflarını çekmek isteyen fotoğrafçılar, isteklerinin asla gerçekleşemeyeceğini bildikleri için ikisinin ayrı ayrı resimlerini çekip bir zarf içine koyarak bağlı bulundukları gazetelere, dergilere gönderiyorlar... İşte günümüzün en şöhretli, en mutlu çiftinin kaderi bu... Kendileri değil ama, ancak resimleri bir zarfta birleşebiliyor.

ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1968 TARİHLİ 7. SAYISI



Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir