Tanju Okan Nasıl Kurşunlandı?



Temmuz ayının ilk gününün gecesi bir kurşun patladı...

Kimi, olay bir gece kulübünde oldu, dedi, kimi sokakta, kimi de Kireçburnu’ndaki bir evde...

Vurulan belliydi, ama ya vuran? Her kafadan bir ses çıkıyordu. Tanju Okan'a göre vuran da, vurulan da kendisiydi. «Tabancamı temizlerken oldu bir iş,» diyordu. Ama sinemayla uğraşan magazinler öyle yazmıyorlardı...



Yılların Tanju Okan'ı bir kere daha gazete sütunlarına geçmişti. Şöhretin zirvesindeyken adı böyle olaylara karışmazdı Tanju’nun. Kendi halinde işine bakardı. Ama gözden düşünce, «alkol» ile çok yakın bir dostluk kurunca, gazeteler de sık sık ondan bahseder olmuşlardı. Ama bu seferki hepsini bastırmıştı.

Biz bu olay hakkında bir hüküm yürütmeyeceğiz. Çünkü iş adliyeye intikal etti. İstanbul'da olayın kahramanlarının ağzından Tanju Okan'ın vurulmasını dile getireceğiz.

Polisiye roman meraklılarının bu yazıdan çok hoşlanacaklarım tahmin ediyoruz.





ALDI SAZI AJDA PEKKAN

- «Pazartesi gecesi programa çıktığım zaman ön masalardan birinde Tanju Okan, Terzi Mualla, Adem Çavdar'ın oturduklarını gördüm. Saat 21 sularıydı. Programım sona erdikten sonra beni masalarına davet ettiler. Çalıştığım gazinoda masa masa dolaşmak adetim değildi. Ayrıca, Orhan (Orhan Akel) da kızar diye düşündüm. Fakat çok ısrar etmeleri karşısında yanlarındaki bir sandalyeye ilişiverdim. Yanımda arkadaşım Rengin Arda vardı. Mesele başka idi. adem, beni müdürü olduğu kulübünde çalıştırmak istiyordu. Fakat benimle arası şekerrenk olduğu için teklifi kendisi yapamıyordu. Terzi Mualla'yı aracı olarak seçmişti.



«Tanju Okan son derece içkiliydi. Gazinoya gelmeden önce on bardak viski içliğini söylüyordu. Bir yandan da eli masadaki rakı kadehindeydi. Söz arasında ben gelmeden önce, Tanju'nun garsonlara tabanca gösterdiği geçti. Sıkılmaya başlamıştım. Rengin'e, 'Çok yorgunum, eve gidip uyuyacağım,' dedim. Rengin ise Pervin Par'la Tarabya’daki bir kulüpte buluşacağını söyledi. Ve benden arabamı istedi. Şoförüm Uğur'un onları götürebileceklerini söyledim. Hep birlikte gazinodan çıktık. Tanju ayakta zor duruyordu. Bir de 'arabayı ben kullanacağım,' diye tutturmaz mı? Ben onlardan ayrılıp döndüm. Rengin ile ötekiler Tarabya’daki kulübe gittiler...»





RENGİN NE DİYOR?

- «Ajda Pekkan'dan ayrıldıktan sonra Tanju arabayı idare etmek için diretiyordu. Onu güçbela ikna edip arabanın arkasına oturttuk. Kulüpte Pervin’Ie buluşacaktık. Ama olmadı. Tanju burada da içki içti. Bir süre sonra, 'ben eve gidiyorum,' dedi. Ve bizden ayrıldı...»





SIRA BEDİA OKAN'DA (Tanju Okan'ın annesi)

- «Tanju’nun gece yarısı eve geldiğini duydum. Yorgun olduğum için erken yatmıştım. Bir ara uykumda bir patlama sesi duydum. Evimiz Kireçburnu'nda, tam cadde üzerindedir. Caddeden geçen arabalar sık sık egzoz patlatırlar. O sesi duyunca, yine bir araba muziplik yapıyor, diye düşündüm. Bir süre sonra kapının açıldığını ve hemen ardından kapandığını duydum. Tanju dışarı çıkmıştı. Durumda bir anormallik sezmedim.»





SÖZ TANJU OKAN'DA

- «Ben silaha çok düşkünümdür. İşte başıma gelen de hep bu merak yüzünden ya... Eve geldiğimde saat gece yansından sonra 1 olmalıydı. Çok içkiliydim. O kafa ile tabancamı temizlemeye kalktım. Temizliğini tam bitiriyordum ki, bir patlama oldu. Barut yandı sanmıştım. Annem öteki odada uyuyordu. Ben herhangi bir ihtimale karşı bir arabaya atlayıp Amerikan Hastanesinin yolunu tuttum. İlgililerden polise haber vermemelerini istedim. 'Vereceğiz' dediler. Kızdım, Kulüp 12’ye gittim. Yine içtim ve dans ettim. Fakat ayağım ağrımaya başlamıştı. Oradaki arkadaşlarıma durumu anlattım. Beni apar topar yeniden Amerikan Hastanesine götürdüler. Sonrası malum... 1 saat 15 dakika süren bir ameliyat, sağ dizime giren kurşunun çıkarılması, bir şişe serum ve bir o kadar da taze kan... İşte bütün mesele bundan ibaret...»





NUR OKAN'LA ANKARA'DA KONUŞTUK

SES, olay hakkında İstanbul’daki araştırmasına devam ederken, bir yandan da Ankara’da Tanju Okan’ın eşi Nur Okan ile görüşüyordu. Tanju'dan boşanmak üzere olan Nur, vurulma haberini ilk SES muhabirinden duydu. Önce eşine telgraf çekti, sonra da telefonla konuştu.

- «Alo,» diyordu, «kimsiniz?» diyordu, fakat sesi o kadar yumuşak ve yavaş çıkıyordu ki yüzlerce kilometre öteden duyulması çok zordu.

Bir ara sesini yükseltti: «Ben Nur Okan'ım Tanju nasıl? Telgrafımı aldı mı?» dedi.



Bir tabanca kurşunu ile yaralanan Tanju Okan'n 17 yaşındaki Ankara'nın en güzel kızlarından olan Nur, kocasının sıhhatini telefon başında göz yaşı dökerek öğrenmek istiyordu. Tanju Okan telefona gelemediği için Amerikan Hastanesi hemşiresi Meral Heybeli, Ankara’ dan kendisine telefon eden hanıma hastasının iyiye gitmekte olduğunu söyleyerek onu teselli ediyordu.

Büyük Ankara Oteli’nde mini - etekli, beyaz bir gelinlikle nikah törenleri yapıldıktan sonra kocasıyla birlikte İstanbul'a taşman Nur, altı ay içinde en az otuz yıllık bir çile çektiğine kani.



- «Kocamı seviyordum, fakat anne - oğul o kadar içki içiyorlardı ki gecelerim zindan oluyordu,» diye bu çileli günleri anlatmaya başladı. «Tanju işe gittiği zaman annesi ile aynı evde kalıyorduk. Bir gece uyuyordum, dışardan camın vurulmasıyla uyandım. Çok korkmuştum. Kayınvalidemin odasına koştum, kapıyı açması için bağırdım, çağırdım. Fakat açan olmadı. Sabaha kadar Tanju'nun gelmesini bekledim.

«Bu olay birkaç gece daha tekrarlandı. Uykularım kaçmıştı. Gece olmasını hiç istemiyordum. Nihayet Tanju insafa geldi, tabancasını bana verdi 'Şayet bu gece de gelişe ateş edersin' dedi.



«Tabancayı yastığımın altına koyup davetsiz misafiri beklemeye başladım. Gece yansını biraz geçe cam yine vurulmaya başladı. Tabancayı aldım, sessizce perdeyi açtım... Bir de ne göreyim, karşımda kayınvalidem durmuyor mu?» Meğer günlerden beri bana ecel teri döktüren hep kayınvalidem imiş. Artık beraber oturamazdık. Hemen bir otele taşındık.

«Tanju bir ayyaştı adeta. Otele her gece sarhoş ve çekilmez bir halde geliyordu. Bir müddet sonra benden ayrılmak istedi. Ben de kabul edip Ankara' ya ailemin yanma geldim.»



- «Tanju Okan tabancasını sık sık temizler miydi?» diye sorunca gülüyor. «Görmedim,» diye cevap veriyor. «Tabancasına yalnız bir kurşun sürer ve öyle giderdi.» Bir an duruyor. Sonra devam ediyor, «Tanju çok iyi nişancıydı. Tıpkı annesi gibi. Bir gün deniz kenarında oturuyorduk. Kayınvalidem de, Tanju da içkiliydi. Önümüzde martılar uçuşuyordu. Bir ara kayınvalidem tabancasını çekti, bize bir martıyı göstererek ateş etti. Balıkçılar martıyı getirdikleri zaman tam boynundan vurulmuştu...»

Nur böyle diyordu işte... Ama yine de kocasını seviyordu. «Bir içki içmese dünyanın en iyi insanı o... Gündüzleri onu öyle seviyorum ki... Ama geceleri... Tıpkı kurt adam gibi şahsiyet değiştiriyor. adeta tanınmaz bir insan oluyor.»



ADALET NE DİYOR?

Olayın üzerinden on günden fazla bir zaman geçti. Türlü yayın organlarında çıkan yazılan ihbar telakki eden savcılık, harekete geçti. Olaydan hemen sonra konuştuğumuz Sarıyer Emniyet Amiri Aziz Korel bize şunları söylemişti:

- «Her geçen gün ortaya yeni bir iddia atılmaktadır. Bazı gazeteler bizim bilgimiz dışında şaşırtıcı haberler yazıyorlar. Mesele karmakarışık bir hal almıştır. Gazetelere beyanat verenler, bize şikayette bulunmadıkları için bir şey yapamıyoruz. İş bizden çıktı, savcılığa intikal etti..»



Telefonla konuştuğumuz Sarıyer Savcısı Orhan Günsav ise SES'e olay hakkında şunları söylüyordu:

- «Savcılık olarak tahkikatı yürütüyoruz. Olaya adı karışanların ifadeleri alınmıştır. Bu arada çeşitli yayın organlarında çıkan yazılar da ihbar kabul edilerek soruşturma o yönde yürütülmektedir. Olayın gerçek yüzü pek yakında ortaya çıkacaktır.»

İşte baskıya verildiğimiz ana kadar Tanju Okan olayının içyüzü bu... Tanju Okan kendisini kazaen mi vurdu, yoksa bu işin içinde başkalarının parmaklan mı var? Pek yakında adalet bu gerçeği şüphesiz aydınlığa kavuşturacaktır.

ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1968 TARİHLİ 29. SAYISI



Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir