Turgut Özatay’ın İtalyan Gelini




Çoktan beri Turgut Özatay’ı görmemiştim. Kalabalıktan kaçan; şöhretten adeta korkan oyuncudur Özatay. Özel hayatına ait Yeşilçam’da en az şey bilinen artist odur. Uzun boylu, yakışıklı bir erkektir. Türlü serüvenleri olmuştur. Ama, hemen hiç biri etrafa yayılmamıştır. Onu tanıyanlar ancak filmlerdeki rolleriyle tanır. Hakkında hemen hiç dedikodu yapılmaz. Kendi köşesinde, kendi dünyasında mutlu bir insandır. Geçen hafta, Kınalıada’ya giden vapurda uzun uzun konuştuk:

– «Evleniyorum» dedi ve hemen ilave etti:





- «Bir İtalyan kızıyla... Adı Cinzia Morigi... Dört yıl önce İstanbul'a bir gemi gelmişti. İçinde İtalyan kadın öğretmenlerinden bir grup vardı. Bir arkadaşım, gemi komiseri bazılarıyla ahbap olmuş. Bana tanıttı. «İstanbul'u gezdiriver senin arabanla...» dedi. Ben de içlerinden beşini alıp gezdirdim. Cinzia Murici, öğretmenlerin en genci ve en güzeliydi. İstanbul'da iki gün kaldılar. Vapur Rusya'ya gitti. Dönüşte gene İstanbul'a uğradılar, ama durmadılar. Ben birkaç saatlik zamandan faydalanıp gene Cinzia'yı gördüm. İtalya'ya gittikten sonra bana İtalyanca mektuplar yazdı. Ben onları bir arkadaşıma tercüme ettirdim ve gene İtalyanca cevaplar yazdırdım. Macera böyle başladı. Ciddi, tahsilli, güzel bir kız... Bunu önceleri gelip geçici bir ilgi zannettim. Fakat yıllar geçti, bizim sevgimiz geçmedi. Cinzia ertesi yaz gene İstanbul'a geldi. Bu sefer on beş gün kaldı. Ben de İtalya'ya gitmeye başladım. Annesi ve babasıyla tanıştırdı. Bana sık sık:





- «Atla uçağa gel!» diyordu. Ben de filmlerden biraz nefes alırsam hemen uçuyordum. Şimdiye kadar dört defa gittim, o da dört defa geldi. Daha birkaç ay önce İtalya'daydım. Nihayet, sözün kısası, evlenmeye karar verdik. Annesi, babası da izin verdi. Yılbaşında bir İtalyan gelini göreceksiniz...»

- «Niçin yılbaşında?»

Önce söylemek istemedi, sonra açıkladı. Turgut Özatay «Barlık» adlı bir film şirketine ortak olmuş. «Üvey Ana», «Üç Sevdalı Kız» gibi filmleri yapmış. Yakında iki film daha yapıp 1967 yılının çalışmasını bitirecek.





- «Aman patron oldu, diye yazma. Sonra burnu büyüdü sanırlar» diyor. Sonra gülerek:

- «Ben, bazı sonradan prodüktör olmuş, görgüsü kıt artistlerin durumuna düşmek ve 'iş bulmadı da prodüktör oldu' dedirtmek istemem. Çok şükür bu yıl sonunda 95'inci filmimi tamamlayacağım. 15 yılda epeyce para kazandım bu işten. Şimdi de bir arkadaşımla prodüksiyona başladık. Bilançolar, hesaplar hep yılbaşında tamamlanacak. Bizde ocak ve şubat ayları dinlenme aylarıdır. Onun için yılbaşında evlenip güney İtalya’da ve güney Anadolu'da halayına çıkacağız. Zaten üvey ağabeylerimin üçü de yabancı kadınlarla evli: İkisi Hollandalı, biri Belçikalı kadınla... Annem bu işe şaşıyor:



- «Hepiniz ecnebi gelin getirdiniz. Ama hiç de şikayetçi değilim...» diyor.

Berlin Film Festivalinde takdirname alan «Kırık Çanaklar»ın başarılı oyuncusu, bütün jönprömiyelerin güçlü oyunundan korktuğu Turgut Özatay, kırk yaşına bastığı bugünlerde bekarlığa veda ediyor:

- «Biraz geç oluyor, ama güç olmuyor... Ne yapalım, bizim kısmetimiz de kırkında açılacakmış...» diyor.

ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1967 TARİHLİ 39. SAYISI



Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir