Vanessa’nın Sessiz Dünyası
Roma’nın yakınlarında Brendola’da kırk odalı, dışı oldukça yeni, fakat içi eski bir şato yavrusu var. Etrafı yemyeşil çimenler, zevkle tertiplenmiş bahçelerle çevrili olan bu şato yavrusu villada yıllardan beri kimseciklerin oturduğu görülmemişti. İtalya’nın köklü ailelerinden birine ait olduğu ve ailenin genç fertlerinin bu dede yadigarı evde oturmaktan hoşlanmadıkları, fakat satmaya da bir türlü kıyamadıkları için binanın öyle bomboş durduğu söyleniyordu. Fakat bundan bir ay kadar önce o metruk binada birdenbire bir faaliyet göze çarptı. Geceleri hemen bütün pencerelerde ışık görülüyordu. Gündüzleri de tamirciler sabahın erken saatlerinde binaya geliyorlar, geç vakte kadar büyük gürültülerle çalışıp, akşam hava kararırken gidiyorlardı. Tamirciler kaybolduktan sonra pencereler açıldı, perdeler değiştirildi, bu defa da ellerinde beyaz bezlerle temizlikçi kadınlar dikkati çekti. Demek ki bina ya satılmış, ya da kiraya verilmişti. İkinci tahminin doğru olduğu da çok geçmeden anlaşıldı.
Roma'da «A Quiet Place In the Country» (Köyde Sakin Bir Yer) isimli bir film çevirmekte olan İngiliz artisti Vanessa Redgrave, iki çocuğu, çocukların dadısı, hizmetçi ve ahçıyla beraber villaya yerleşti. Genç kadın, son zamanlarda çeşitli dedikodulara hedef olmuş, gazetecilerden, düşmanlarından korunmakta güçlük çekmeye başlamıştı. Üstelik özel hayatı da pek fırtınalı geçtiği için şu film çalışmalarından arta kalan zamanda biraz kalabalıktan uzaklaşıp kendini dinlemek istiyordu. Brendola'daki kırk odalı şato yavrusu da onun için ideal bir dinlenme yeri olacaktı.
Çok geçmeden Vanessa'nın sessiz dünyasına orta boylu, yeşil gözlü, zeki bakışlı bir İtalyan da katıldı. İtalyan sinemasının genç aktörlerinden Franco Nero, Vanessa'nın hem rol arkadaşıydı, hem de ilerde hayat arkadaşı olmak istiyordu, iki genç sanatçı, daha önce beraberce «Camelot» filmini çevirirlerken birbirlerine aşık olmuşlar ve o günden sonra da ayrılmaz olmuşlardı.
İngiliz sinemasının asi ruhlu genç şöhreti Vanessa Redgrave, Amerika'da çevirdiği filmden sonra Londra'daki Amerika aleyhtarı gençlerin yürüyüşüne katılınca şimşekleri üzerine çekmiş ve genç kadın da bu durumda İngiltere'de daha fazla kalmaktansa İtalya'ya gidip bir film çevirmeyi daha doğru bulmuştu.
Vanessa Redgrave telefonla ondan randevu isteyen gazetecilere, «Size söyleyecek bir sözüm yok,» diyordu. «Her sinema artisti gibi ben de günlerimi film çevirerek geçiriyorum. Çalışma saatlerimin dışında kalan zaman ise sadece bana aittir. Onlar hakkında yabancılara bilgi vermek zorunda değilim... Gazetecilerin de beni rahatsız edip özel işlerime burunlarına sokmalarını istemiyorum. Hele burada tam bir sükunet içinde kendimi dinlemeye çalışırken dünyanın çeşitli meseleleriyle beni yormanıza asla izin vermeyeceğim...»
Vanessa Redgrave'in böyle sakin bir köşeye gizlenmek istemesinde Londra'daki yürüyüş meselesinin sebep olduğuna şüphe yok. Genç sanatçı, sanatla siyaseti birbirine karıştırmanın büyük zararlara sebep olabileceğini fark ettiği için bir süre ortadan kaybolup olanları unutturmak istiyor. Ayrıca genç kadın şu sıralarda özel hayatiyle ilgili bazı kararlar da vermek zorunda. İngiliz rejisörü Tony Richardson'dan ayrıldıktan sonra iki çocuğuyla Amerika'ya giden yıldız, şimdi hayatını bir yabancıyla geçiriyor, eski karısının bir İtalyan ile evlenmesi, İtalyan aktörü Franco Nero ile birleştirmek istiyor. Fakat Tony Richardson mahkemeye baş vurup çocuklarını geri alacağını bildirince Vanessa da kara kara düşünmeye başladı. Genç kadın, çocuklarına tahmin edilemeyecek kadar çok düşkün. Onlarsız hayatın hiç bir anlam taşımayacağına inanıyor. Fakat Franco Nero'dan ayrılmaya da gönlü razı değil. Resmen evlenmeden sevdiği erkekle müşterek bir hayat sürmesine de aile büyükleri itiraz ediyorlar. Ayrıca yıldızın meslek hayatı da son çevirdiği filmde göstereceği başarıya bağlı. Kısaca Vanessa Redgrave, yemyeşil çimlerin ortasında, kırk odalı şahane bir villada masallardaki prensesler gibi yaşıyor, ama siz gelin bir de bunu yıldıza sorun...
ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1968 TARİHLİ 25. SAYISI