Yeşilçam’ın Geçkin Bombası



Yeşilçam'da ortaya yeni çıkan güzellere, yabancı sinemalardan aktarma bir isimle, "BOMBA" derler. Bunlar, Ömer Seyfettin'in meşhur "Bomba" adlı hikayesindeki bomba değildir. Geçen hafta, yerli sinema yıldızı kadınlar arasına siyah gözlü, beyaz tenli, uzun boylu, san saçlı, iri yapılı geçkince bir "bomba" daha katıldı. İlk filmini çeviren bu yeni "bomba"nın, kendinden önceki "bomba starlar" hakkındaki orijinal fikirlerini aşağıda bulacaksınız.

Tarabya Oteli'nin büyük döner kapısı önünde Boğaziçi'nin o sert rüzgarı, tıpkı denizde olduğu gibi, anafor yapıyordu. içeri girerken, sarı saçları uçuşan kırkını geçtiği halde hâlâ gençlik sevdasında olan bol makyajlı bir kadınla az kaldı çarpışıyorduk.





- «Özür dileriz!» dedik.

Kara üzüm gözlerini süzdü, dudaklarını büzdü:

- «Şekerim, sinema artistlerini tanıyorsunuz, ama yeni bombaları her halde henüz öğrenemediniz. Kendimi takdim edeyim efem: Ben bu filmin baş yıldızı Cevriye Cemali...»

Bu sözleri söyler söylemez, yuvarlak kalçalarını sağa sola sallaya sallaya yanımızdan uzaklaştı. Asansöre gitti. Orada durup arkasına baktı. Göz kırptı ve eliyle:

- «Yukarıya gelin!» manasında işaret etti.





- «Her halde İstanbul'a yeni gelmiş, Lübnanlı artistlerdendir? Türkçeyi de bir garip konuşuyor. Dur bakalım, neyin nesi?» diyerek peşine düştük. İkinci asansörle çıktık. 101 sayılı odanın açık kapısı önünde bizi bekliyordu. Kalın halıların üzerinden hızla geçip aceleci «bomba» ya yetiştik. Biraz önce «Cezayir Savaşı» adlı filmi Sinematek Derneği'nde görmüştük. Orada bol bol saatli «bomba» lar patlıyordu. Sanki barut ve demirden yapılmış bombalar ile bu etten, kemikten (ve bir hayli boyadan) yapılmış bomba aynı şeymiş gibi, takma kirpikli, takma saçlı, (belki de takma göğüslü) kadına bakarken korkmaya başladık. Altın gibi parlak ipliklerle yapılmış ufacık çantasından filtreli bir sigara çıkardı, boyalı dudaklarına koydu. Altın çakmağını da bizim elimize tutuşturdu:





- «Hayatım, kadınların sigarasını erkekler yakar!» dedi.

Tutuşan sigarayı içine çekti, çekti, dumanını savururken de saçlarını yana doğru savurdu:

- «Yerli sinemadaki kadın yıldızlar bundan sonra yandı, kül oldu» diye başladı, «Bende Sevda'nın dudakları, Muhterem'in burnu, Selda'nın göğsü, Türkan'ın gözü, Filiz'in saçı var. Hem de daha güzeli var. Neyim eksik onlardan? İşte bu filmde bal gibi başrole çıkıyorum. Şimdi siz beni manikürcü kılığında göreceksiniz,» dedikten sonra paravananın arkasına geçti. Üzerine beyaz önlük geçirmiş olarak çıktı. Birdenbire aklına gelmiş gibi bağırdı:





- «Aaa, unutuyordum, manikürcüden önce Vahi Öz'ün bir gecelik sevgilisi olacaktım. Tanırsınız onu. Hani «Kart Horoz» filmini çevirmişti ya? «Fıstık Gibi Maşallah» filminde de oynamıştı. Hep çapkın zengin rollerine çıkar...»

Gene paravana arkasına geçti. Çıktığı zaman kolyeler, küpeler, yüzükler, bilezikler, broşlar takmış, adeta kuyumcu dükkanına dönmüştü. Ama hep yalancı mücevherler takan kuyumcu dükkanına.





- «Aşağıda rejisör Aram Gülyüz bekliyor. Ama star dediğin kaprisli olmalı, hele benim gibi «bomba star» olursa... Her an patlayabilecek bir saatli bombaya benzemeli...» derken bu sarışın bomba kalın erkek sesiyle kahkahalar atmaya başlamasın mı? Odanın kapısı vurulup içeriye Vahi Öz ile Sevda Ferdağ girince «sarışın bomba» nın da esrarı çözüldü:

- «Sadriciğim nerelerdesin?» demezler mi?

Çevriye Cemali rolündeki Sadriye, pardon Sadri:



- «Ayol, iki çocuğu olduktan, askerliğini yaptıktan sonra kadın olan İngiliz yok mu? Erkek olarak doğup da sonra da striptiz yapanları, «şahane kadın» diye seyretmediniz mi? Kadınla erkek birbirinden çok farklı yaratıklar değildir. Ben de doktor Barnard'a kalbimi, gözümü, böbreğimi, filan değiştirtsem kadın olamaz mıyım? Gördünüz ya, berberler, terziler, güzellik enstitüleri, makyaj uzmanları sayesindeki benim gibi erkek bile bal gibi kadın, hem de sinema yıldızı «bomba kadın» olabiliyor. Onun için kadın yıldızlar fazla övünmesin. Peruka takıp onlardan daha güzel olacak nice erkekler var. Ama nedense piyasamıza girmiyorlar. Kadın yıldızlarımız yatıp kalksın, dua etsinler. Aslında her hayvanın erkeği güzeldir. İnsan da konuşan hayvan olduğuna göre, erkeği daha güzeldir!» dedikten sonra kapıdan çıkıp kameranın karşısına geçti.

ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1968 TARİHLİ 10. SAYISI



Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir